‘Hoşça kal sevgili Ã¼lkem’

Ekim 2, 2010

‘Hoşça kal sevgili ülkem’

Şöyle gönülden bir eyvallahı çok gördüğümüz, hoşça kal diyemediÄŸimiz Ahmet Kaya, tutmayı ‘hak etmediÄŸimiz’ bir yas olup, vicdanları yakıyor mu bilinmez.

YüreÄŸini eze eze incittiÄŸimiz Ahmet Kaya‘nın kapkara gözlerine eÅŸlik eden geniÅŸ gülümsemesindeki mahcubiyeti görünce, kimler başını öne eÄŸiyor o da bilinmez.

Ama zamanın bilge ve adil eli, onu ve bestelerini cesur hikayesiyle geleceÄŸe doÄŸru yerleÅŸtirirken, Ahmet Kaya‘ya musallat popüler-medyatize ‘kötülüklerin’, tarihin mazgallarından sürüklenip gideceÄŸine eminiz…

O halde onun ÅŸarkılarını her duyuÅŸta loÅŸ gönlümüz ‘çetin bir masumiyetin’ sesine de kulak vermelidir ki bir daha Ahmet Kaya‘nın üzerine çullanan karanlık, kimsenin yanına yaklaÅŸamasın.

Dilini sürgülemeye kalkıp yurtsuzluÄŸa sürgün ettiÄŸimiz Ahmet Kaya‘nın ülkesinde kalmış gözlerine, hoyratça kırdığımız yüreÄŸine dokunmak artık imkansızdı.

Hazin gecikmelerin telafisinin mümkünü yok.

Geç kalmış nedametlerin de acelesi olmuyor.

Hayattayken ‘kasılmış’ vicdanlarımızın elbirliÄŸiyle bin bir eziyeti esirgemediÄŸiz Ahmet Kaya için, yıllar sonra sarf edilen müteessir ifadeler ne kadar zahmetsiz geldi deÄŸil mi?

Muhtemelen Kaya‘nın ailesinin de kanını donduran, içini bunaltan bu piÅŸmanlık beyanatları boÅŸluktan laf sahibine geri dönüyordur.

Bir gece yarısı eline verilen pasaportla Paris’e yani sürgüne gönderilen Ahmet Kaya‘nın Pere Lachaise mezarlığındaki kabrinde ‘Hoşça Kal Sevgili Ãœlkem’ yazıyor.

Gurbete bir yıl dayanan yorgun ve kırgın yüreÄŸinde bestelediÄŸi ÅŸarkıları ÅŸimdi, nesilden nesile geçerek çoÄŸalıyor. Ahmet Kaya, ÅŸarkılarını Kürtçe okumak istediÄŸini söyleme ‘suçunu’ iÅŸlemiÅŸti.

Ä°ster istemez BaÅŸbakan’ın referandum öncesi çıktığı TV programında Ahmet Kaya‘nın Åžafak Türküsü’nü söylediÄŸi bant kaydını izlerken dolan gözleri ve konuÅŸması akıllara geliyor.

Kayıt, BaÅŸbakan’ın ÅŸiir okuduÄŸu için hapis cezası alması üzerine,Ahmet Kaya‘nın o zaman Belediye BaÅŸkanı olan BaÅŸbakan’a muhalif desteÄŸini verdiÄŸi bir etkinlikle ilgiliydi.

BaÅŸbakan, ‘Ahmet Kaya‘ya iliÅŸkin, Türkiye bu kadar büyük bedeller ödememeliydi’ dedi.

Ve ilave etti. İşte; bu anayasa, bu bedel ödetmenin önüne geçiyor.

EÄŸer gerçekten öyleyse, BaÅŸbakan’a Ahmet Kaya‘nın hatırasına yüklenen bedellerden birini de iletmek isteriz!

Ahmet Kaya‘nın 12 Eylül darbesinin despotizmini anlatan ÅŸarkılarının halen ‘yasaklı ÅŸarkılar’ listesinde olduÄŸunu, içlerinde ‘An gelir’, ‘Dokunma yanarsın’, ‘BaÅŸkaldırıyorum’ bestelerinin bulunduÄŸu 10 ÅŸarkısının yasak olduÄŸunu da hatırlatmak isteriz.

BaÅŸbakan, ‘Ahmet Kaya ÅŸiir okuduÄŸu için özgürlüğü elinden alınan bir belediye baÅŸkanı için kalkmış oralara gelmiÅŸti’ dedi ve ‘Gurbette vefatını unutamayız’ diye andı.

Öyleyse, bir zamanların ‘muhalif belediye baÅŸkanından’ bugün de muhalif kimliklerin ve fikirlerin yaÅŸatılmasında ve korunmasında daha da ‘demokrat’ özeni bekliyoruz demektir…

Yoksa siyasi görüşlerinden dolayı okuldan uzaklaÅŸtırılan, yargılanan üniversiteliler, tutuklanan gazeteciler, ağır ceza davaları açılan sanatçıların baÅŸbakanı olmak geçmiÅŸle aşılamaz büyük çeliÅŸki olarak tarihe kaydedilir…

Ahmet Kaya‘nın yıllar önce geniÅŸ, sıcak yüreÄŸinden kopup gelen ‘muhaliflik’ desteÄŸi belki de onun yadigarı büyük derslerden biridir.

Bizim de sürgüne gönderdiÄŸi sanatçısını yabancı topraklardaki kabrinde yatarken ‘yad edenlerin’ ülkesi olmaktan kurtulma zamanımız daha gelmedi mi?

Nihal KemaloÄŸlu
28 Eylül 2010 / Aksam Gazetesi